AK Parti Milletvekili Çakmak’tan demokratik açılım yaklaşımı: Biz tabut siyaseti yapmıyoruz

Yapılan kamuoyu araştırmaları, hükümetin demokratik açılım konusunu gündeme getirmesinden itibaren Adalet ve Kalkınma Partisi’nin oylarında dalgalanma yaşandığını ortaya koyuyor.
Bu da…
İktidar partisi kurmaylarınca, “vatandaşın demokratik açılımı anlamadığı ya da çekindiği” şeklinde yorumlanıyor.
Nitekim…
AK Parti Genel Merkezi bunun üzerine harekete geçti ve yoğun bir şekilde bilgilendirme kampanyası uyguluyor.
Bu kapsamda…
Kamuoyunu bilgilendirme ve demokratik açılımı anlatma konusunda görev üstlenenlerden biri de Bursa Milletvekili Hayrettin Çakmak oldu.
Çakmak gerek partisinin Bursa’daki ilçe danışma toplantılarında., gerek görevli olduğu İstanbul’daki toplantılarda, araştırmaya önem veren siyasetçi özelliğini de ortaya koyarak demokratik açılım konusunda çok önemli tespitler yapıyor.
Konuyu anlatmaya da, terörün maddi boyutu noktasından başlıyor:
“Türkiye’de iki yıldır hemen herkesin söylediği bir rakam var: Terör için Türkiye 300 milyar dolarını heba etti.”
Ardından…
“Bu konuyu İçişleri Bakanlığı Müsteşarlığı da yapan ve halen vali olarak görev yapan bir devlet adamı ile görüşmüştüm” bilgisini verip şunu aktarıyor:
“Bu rakamları verdiğimde kendileri bana bir çalışmasından bahsetti. Müsteşarlık döneminde iki yıl kadar süren bir çalışmada Türkiye’nin dolaylı kayıplarını da dikkate aldık dedi. Yani boşaltılan köylerde yapılamayan tarım ve hayvancılık gibi kayıplarımız.”
Açıkladığı rakam şaşırtıcı:
“Bu sefer rakam nereye çıkıyor bilseniz; tam 750 milyar. Biz 300 milyardan ürkerken karşımıza çıkan rakam 750 milyar.”
Şu bilgileri veriyor:
“Güneydoğu Anadolu Projesi, yani GAP’ın toplam maliyeti 32 milyar dolar. Atatürk Barajı ise 4 milyar dolar. Eğer 300 milyar dolardan hesap yaparsak 9-10 GAP biter, Güneydoğu Anadolu da kalkınmada yıldız olurdu. Yine aynı hesapla 75 Atatürk Barajı  bitirmiş olurduk. Türkiye’de enerji sorunu diye bir şey kalmaz dışarıya enerji ihraç ederdik.”
Bu rakamları sanayi yatırımı olarak yorumluyor:
“Türkiye’de bir kişi için iş alanı açmak istesek, en kaba rakamlarla 150 bin dolarlık bir yatırım gerekir. Dikkat ediniz sanayi kolundan bahsediyorum diğer hizmet kollarında bu rakam kıyas götürmeyecek derecede düşüktür. 300 milyar doları 150 bine dolara bölerseniz iki milyon kişiye üstelik sanayi kolunda iş sahası açarsınız. Hele kaybedilen 750 milyara göre hesap yaparsanız, bu sefer yurt dışından işçi ithal etmeniz gerekir.”
Hesabı çok basit:
“Çünkü bu gün Türkiye de işsiz sayısı 4 milyon civarında.”
Ardından…
Konuyu bir de insan kaybı açısından ele alırken çarpıcı örnekler veriyor:
“Ülkemiz 1960-1980 döneminde ideolojik boyutlu terörle boğuşmuştu. Bu dönemin son iki yılında 5 bin 241 insanımızı teröre kurban vermiştik.”
Teröre verilen kayıp rakamlarını açıklıyor:
“1980 darbesinden sonra ise PKK terörü ile boğuşmaktayız. 25 yıldır insan kaybımız neredeyse Çanakkale Muharebelerindeki kaybımıza yaklaştı.”
Şu karşılaştırmayı yapıyor:
“Destanlar yazdığımız Çanakkale’de 57 bin 084 şehit, İstiklal Savaşı’nda ise 10 bin 527 şehit verdik. Sakarya Muharebesi’nde ise 5 bin 713 şehit verdik. PKK terörüyle 40 bin civarında insanımızı kaybettik.”
Şu yorumu yapıyor:
“CHP’nin Tunceli Raporu’nun giriş bölümünde yer aldığı gibi, ister güvenlik güçlerimiz ve askerlerimiz olsun, ister ona silah doğrultan kandırılmış gençler olsun, hepsi bizim çocuklarımızdır. Akmakta olan kan kardeş kanıdır ”
••••••••••
Yaptığı araştırmalara ve rakamlara dayanarak teröre karşı verilen can kaybını ve bu nedenle yaşanan maddi kaybı ortaya koyan AK Parti Bursa Milletvekili Hayrettin Çakmak daha sonra sözü çare olarak gördüğü demokratik açılıma getiriyor.
Söylediği şu:
Demokratik açılım, ya da Milli birlik ve kardeşlik projesi öncelikle bir süreçtir ve ucu açıktır. Kısa vadede, orta ve uzun vadede yapılabilecek işler vardır. Kısa vadede yaptıklarımızı gerek meclis görüşmelerinde ve gerekse yazılı ve görsel medyada izliyorsunuz.”
Muhalefeti şikayet ediyor:
“Bizim tek başımıza yapabileceğimiz düzenlemelerin yanında meclisteki muhalefetin oyuna ihtiyaç duyduğumuz düzenlemelere de ihtiyaç var. Ama gelin görün ki muhalefet bu projeyi siyasi gelecekleri için tehlike olarak gördüğünden baltalamak için ellerinden geleni yapıyorlar.”
Şunun altını özellikle çiziyor:
“Her şeyden önce bu proje bir devlet projesidir.”
Şöyle devam ediyor:
“Gerek emekli paşaların verdikleri beyanatlar, gerek mevcut Genel Kurmay Başkanının beyanatları bu işin sadece güvenlik boyutuyla bitirilemeyeceğini doğruluyor.”
Askerî operasyonlarla ilgili rakamsal bilgi veriyor:
“Terörle mücadelemizde bu güne kadar havadan, karadan ve Hava Kuvvetleri ile Kara Kuvvetleri’nin müşterek 50 civarında çok başarılı sınır ötesi operasyonlar yapan bir ülkeyiz. Bu operasyonlar arasında TSK’nın birinde 35 bin, bir diğerinde ise 39 bin personelle yaptığı operasyonlar olduğunu da hatırlatmak isterim.”
Söylediği şu:
“Bütün bunlara rağmen sorun yine sorun olarak karşımızda.”
Buradan yola çıkarak şu tespiti yapıyor:
“Bizler batıda yaşayanlar olarak şehit olan askerimize, polisimize, öğretmenlerimize ağlarken, doğudaki insanımız doğudaki kardeşlerimiz unutmayalım ki bizden daha zor koşullarda ve terör karşısında bizden çok daha mağdur durumdalar. Her an PKK tehdidi altındalar.”
Ardından…
“Her an çocuğunun kandırılıp dağa çıkma endişesini yaşayanlar var” deyip, yöre halkının yaşadığı tehdidi şöyle özetliyor:
“Öyle aileler var ki; bir oğlu şerefli bir şekilde askerlik yaparken, ailenin bir diğer ferdi kandırılıp PKK saflarında yer almış. İşin acı tarafı aileden biri PKK saflarında, diğeri askerliğini yaparken PKK operasyonunda şehit düşüyor.”
Bölgenin yaşadığı çelişkiye dikkat çekiyor:
“Ailenin sağ tarafına geçip ‘Sen şehit ailesisin’ diyerek saygı ve hürmet gösteriyor, elini öpüyoruz. Sol tarafına geçince bu sefer de ‘Sen terörist ailesisin’ deyip küfrediyor yüzüne tükürüyoruz.”
Durum tespiti yapıyor:
“Bu gibi durumlar ülkemizin yaşanmış acı gerçekleri maalesef. Kendimizi böyle bir ailenin yerine koyalım ve biraz empati yapalım. Her halde çocuk sahibi olup irkilmeyecek insan yoktur.”
Tespitini bir adım öteye götürüyor:
“Bir de şuna bakalım: Şehidimize biz fatiha okuyoruz, şehit annemiz şehit oğlu için fatiha okuyor değil mi? Diğer tarafa bakıyoruz, PKK saflarında ölen terör örgütü elemanı için de teröristin annesi mezarı başında aynı fatihayı okuyor. Ne yapsın o da anne yüreği. Suçlu da olsa, yanlış da yapsa bunu hangi anneye anlatabilirsin?”
Sonra…
Dönüp,  “Bu işte bir yanlışlık var. Bu yanlış düzeltilmeli” diyor ve şu soruya cevap arıyor:
“Şehit olan da, teröre bulaşan da benim vatandaşım. Ağlayan benim ülkemin anneleri. Ağlayan benim ülkemin 72 milyon vatandaşı. Peki, gülen kim?”
Cevabını kendi veriyor:
“Türkiye’nin düşmanları, silah kaçakçıları uyuşturucu baronları.”
••••••••••
Bu noktada…
Bursa Milletvekili Çakmak konuya farklı bir pencereden yaklaşıyor:
“Biz her türlü riski üstlenerek bu belayı def etmek üzere yola çıktık. Dünya konjonktürü bizden yana. Eski dostları bile lanetli PKK örgütünü yalnız bırakıyor. ABD paralarını donduruyor, Fransa tutuklamalara başladı.”
Vatandaşın kafasındaki soruyu tekrarlıyor:
“Eğer bu sorun çözülemezse kamplaşma ve düşmanlıklar daha da artar endişesini taşımayan var mı?”
İlginç bir istatistik ortaya koyuyor:
“Türkiye’de terör sürecinde siyasi kim varsa hepsi iktidarda görev aldılar. Beş Cumhurbaşkanı dokuz Başbakan, sekiz Genelkurmay Başkanı görev yaptı. Tam on altı hükümet kuruldu.”
Devam ediyor:
“Sekiz adet eve dönüş/pişmanlık yasası çıkarıldı. Bu yasaların çıkarılışında Merhum Türkeş döneminde çıkan yasaya destek verdi, Çiller-Baykal döneminde de aynı yasa çıkarıldı, Ecevit Bahçeli Yılmaz koalisyonunda da iki yasa çıkarıldı. Ama sorun hala bitmedi Kan akmaya devam ediyor.”
Durup şöyle sesleniyor:
“Kandan söz ediyorum kardeş kanından, şehit kanından”
Sözü hükümet ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yaklaşımına getiriyor:
“Bizim başbakanımız ‘Şehidimin bir damla kanına 550 milletvekilini değişmem’ diyor. Muhalefetten de aynı tavrı beklemek hakkımızdır.”
Muhalefete sesleniyor:
“Elinizi taşın altına koyun, alternatif ne fikriniz varsa söyleyin diyoruz ama kendi siyasi geleceklerini ülkenin geleceğine yeğleyenler kapıları yüzümüze kapıyorlar. Açık konuşuyorum bu konuda mecliste yalnızız.”
Son olarak…
“Halkımız her şeyi görüyor. Bu işin istismarı ile siyaset yapmak isteyenler varsın yapsınlar” dedikten sonra şu yorumu yapıyor:
“Biz tabut siyaseti yapmıyoruz. Buna kefen soyuculuk denir milletimiz bu yapılanları böyle algılamaktadır.”