MHP Bursa Miletvekili Necati Özensoy Meclis’te konuştu: Yaşanan maden facialarından hiç ders alınmadı

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde dün, Zonguldak’ta yaşanan maden faciasıyla ilgili görüşmeler vardı. Bu görüşmelerde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına da Bursa Milletvekili Necati Özensoy söz aldı.
Geçen yıl…
Mustafakemalpaşa’ya bağlı Bükköy’deki maden faciası sonrası da “maden ocaklarının çalışma koşulları ve özel durumu” ile ilgili araştırmalar yaparn, hatta bu konuda sendikalarla bilgi alışverişinde bulunan MHP Bursa Milletvekili Necati Özensoy, bu bilgileri Meclis kürsüsünden dile getirdi.
Konuşmasında…
Bükköy’deki facia sırasındaki tespitlere değinip karşılaştırmalar yapan Özensoy’un söyledikleri ve yaptığı uyarılar gerçekten önemliydi.
Biz de…
Bu önemli konuşmayı TBMM Tutanakları’ndan aynen yayınlamayı daha doğru buluyoruz.
İşte Özensoy’un dün TBMM Genel Kurulu’ndaki konuşmasının tam metni:
“Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum, hepinizi saygıyla selamlarım.
Öncelikle bu maden kazasında hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet diliyorum, kederli ailelerine ve Türk milletine de başsağlığı diliyorum.
Bu olay gerçekleştiğinden bugüne kadar tabii ki biz de gelişmeleri bir şekilde izlemeye devam ettik. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak görevlendirilen arkadaşlar Zonguldak’a giderek olayları yerinde incelediler. Bütün bu bilgiler bizlere geldi, toplandı.
Tabii, bu kazayı takip ederken, bu olayların nasıl olduğunu takip ederken yapılan açıklamaları da maalesef hayretle ve üzülerek izlemek durumunda kaldık.
Hatta şu anda, biraz önce Sayın Bakanın konuşması bile hiç tatmin edici değil ve maalesef sadece olaydaki son durumun ne hâlde olduğunu, göçüğün ne hâlde olduğundan bahisle yirmi dakikayı doldurdu.
Şimdi, ne tür tedbirler alındığı, daha altı ay önce Kemalpaşa’da olan, hemen arkasından iki ay sonra Dursunbey’de gerçekleşen kazalardan ne dersler çıkardık, neler oldu, ne tür gelişmeler oldu, bu kaza nasıl böyle vahim bir şekilde gerçekleşti, maalesef bütün bunları göremedik.
Aksine Sayın Başbakan yaptığı açıklamalarda yine bizi hayretlere düşürdü.
‘Üzüntümüz milletçe büyük’ diyor Sayın Başbakan. ‘Ama yörenin insanları aslında bu tür olaylara alışık. Zonguldak bölgesinde bu tür olayları yıllarca yaşadık. Ben, daha önce bu ocaklara indim. 2 bin metrede çalışan kardeşlerimin nasıl çalıştığını gördüm. Bu mesleğin kaderinde maalesef bu var. Bu mesleğe giren kardeşlerim bunu bilerek giriyorlar. Kemalpaşa’da, Dursunbey’de bu tür olayları yakın zamanda gördük’ diyor Başbakan.

Şimdi, Sayın Bakan diyor ki: ‘Bu iş üzerinden siyaset yapılmaz.’ Doğru, acılar üzerinden siyaset yapmayalım ama bu olayların hiç mi siyasi sorumluluğu yok?
Allah aşkına yani bir Başbakan, bir Sayın Bakan burada çıkıp bu tür açıklamaları böyle hemen üzerinden geçiştirecek şekilde mi yapmalı acaba? Biraz daha tatmin edici, biraz daha yüreklere su serpici açıklamalar yapılması gerekmiyor mu?
Bakın, bu kazadan önce Kemalpaşa’da olan kazayla ilgili benim elime gelen bazı raporlarla alakalı Sayın Oktay Vural bir basın toplantısı yaptı ama hiç kimsenin de dikkatini çekmedi.
Bakın, Bükköy Madencilik Turizm Ticaret AŞ’de yapılan incelemelerle alakalı bir yine Çalışma Bakanlığı’nın, Çalışma İş Müfettişliği’nin bir raporu var.
Buna gelmeden önce, yine, Sayın Enerji Bakanı’nın yaptığı açıklamayla paralellik kurayım. ‘Gaz maskesi olmayan madende çalışamaz’ diyor ama bakın, Bükköy Madencilikle ilgili tutulan raporda ‘Tespit edilen noksan hususlar’ diyor:
‘Cebri havalandırma sistemi ve desandreler yeni sürüldüğü için henüz kurulmamıştır. Havalandırma planında hava ölçüm istasyonu, hava kapıları, hava akış yönü, barajların yerleri, pervanelerin kapasiteleri ve çalışılan yerlere gelen hava miktarları gösterilmemiştir. Riskleri belirleyen sağlık ve güvenlik dokümanı henüz hazırlanmamıştır. Ocak şartlarına göre hazırlanmış tahkimat yönergesi yoktur. Pervanelerin bulunduğu bölümlerde paratoner tesisi yoktur. İşçiler karbonmonoksit maskesi taşımamaktadır.’
Bakın, bu, Bakanlığın müfettişlerinin tuttuğu bir rapor. ‘Ocaklarda her vardiyada gaz ölçümü yapılarak havalandırma defterine yazılmamaktadır. Sürekli gaz ölçümü yapan ve sesli ikaz veren gaz izleme cihazı yoktur. Tamir-tarama sırasında işçilerin uyması gereken kurallar konusunda bilgi yoktur ve işçiler bilgilendirilmemiştir. Kama ve fırça sayısı ile özelliği olan bölgelerde fırçaların nasıl vurulacağı ve malzemenin özelliği konusunda belirli bir kural uygulanmamaktadır’ diye rapor tutuluyor.
Bakın, asıl ilginç tarafını söyleyeyim. Tespit edilen noksanlıkların 2009 Kasım ayına kadar giderilmesi noktasında orada bu rapor tebellüğü ediliyor ama yine çok ilginç bir şey söyleyeyim… Bu raporun akabinde yapılması gereken denetim Ankara’da İş Teftiş Kurulu Başkanlığına 2009 Temmuz ayında bir talimatla, ödenek eksikliğinden bu teftişler durduruluyor.
Bakın, bu Bükköy’deki o aralık ayında olan hadise, belki kasım ayında bu teftiş yapılmış olsaydı olay belki de meydana gelmeyecekti.
Şimdi, böyle bir vahim durumu Sayın Bakan niye gözden kaçırır, niye bizim yapılan basın toplantılarına uyarılarımıza rağmen gerekli sorumlular, işte ilgililer soruşturulacak, gerekli cezalar verilecektir denmesine rağmen, hâlâ, bu konuyla ilgili ben Sayın Bakana soruyorum: Ne yaptınız bu konuyla ilgili? Bu teftişi durduran ilgililerle ilgili herhangi bir soruşturma yaptınız mı? Hiçbir şey yapmadınız.

Şimdi, bakın, burada, yine Türkiye Taşkömürü Kurumunda gerçekleşen maalesef vahim olayda, Taşkömürü Kurumu, bütün özelleştirme, redevans, taşeron faaliyetlerinde sözleşme şartlarına göre işveren konumunda, tertip, takip, üretim ve iş disiplini açısından üst sorumluluğa sahiptir; denetim, yaptırım, idari ve yasal müeyyideler açısından sözleşme iptali dahil işveren konumundadır.
Şimdi, burada olan hadiseyi de taşeron firma yaptı, işte orada kömür çıkarma işlemi yoktu gibi birtakım sebeplerle de hafifletmek ne kadar doğrudur? Bundan dört yıl önce de yine Maden-İş Sendikası, burada, özel sektörle alakalı vardiya direnişiyle ocağa işçi girişini engelledi. Arkadan Karadon Müessesesindeki devlet kadrosu, şimdi çalışanlar ve kaza mahallinden sorumlu özel şirket arasında idari ve teknik çelişkiler ile çifte standartları ve karşılıklı suçlamaları gündeme getirmiş; bu konuda yer altı yatırım ve projelerinin iş güvenliği ve üretme uygunluğu dahil Türkiye Taşkömürü Kurumu ilgili birimlerince gözden geçirilmiş, çeşitli raporlar yazılmıştır.
Senelik rutin denetimler, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı teknik müfettişlerinin inceleme ve denetim raporlarının tavsiye bölümlerindeki tespitler de çok önemlidir. Bu tavsiyeler acaba bugüne kadar nasıl dikkate alındı, ne kadar dikkate alındı?
Bakın, şu anda, Türkiye Taşkömürü Kurumunda ciddi anlamda tecrübeli mühendis eksikliği vardır.

Çünkü emekli olan mühendislerin yerine mühendis alınmamış, dolayısıyla emekli olanların açığı kapatılamamış ve bu bahsettiğimiz önlemleri, tedbirleri, teknik işleri yapacak mühendisler ciddi anlamda azalmıştır. Türkiye Taşkömürü İşletmelerinin en büyük sorunlarından birisi de budur. Bakın, geçmişteki mühendis sayısı ile bugünkü mühendis sayısını karşılaştırırsanız, bu acı gerçeği de önünüze koyabilirsiniz.
Yine, siyasi kadrolaşmalar konusunda bütünüyle belli bir derneğin dar kadrocu ve partizan tahakkümüne giren, iktidar  partisi delegelerinin sokaktan yönettiği, hemşericiliğin, neme lazımcılığın tarihi boyunca en üst seviyeye çıktığı Karadon Taşkömürü İşletme Müessesinde dört yıldan bu yana teknik, idari ve siyasi problemlere hangi çözümlerin üretildiği, ne gibi müeyyide ve yaptırımların uygulandığı, koordinasyondan sorumlu Türkiye Taşkömürü teknik kadrolarının vardiya raporlarındaki aksaklık ve çelişkiler hakkında neler yazdıkları en üst seviyede incelenmelidir.

Bakın, bu mühendisler, var olan mühendislerin birçok sayıda olanı da yine siyasi gerekçelerle, işte müdürlük vesaire şeflik kadrolarından uzaklaştırılıp onlara yetki verilmediğinden dolayı onlar sadece bankamatik memuruna dönüşmüş ve şu anda var olan mühendisler de aktif bir şekilde görevlerini yapamamaktadırlar, yapmamaktadırlar. Dolayısıyla, bu kaza ve bundan önceki kazalarda gerçekleşen bu sonuçları da tamamıyla dikkate alarak ve hatta bizim daha önce verdiğimiz hem Kemalpaşa’da gerçekleşen bu vahim kaza ve Dursunbey’de gerçekleşen vahim kazayla ilgili araştırma önergelerini de dikkate alarak, maden komisyonu değil, madenlerle ilgili sorunların tartışıldığı değil, madenlerdeki iş kazalarının tartışıldığı bir araştırma komisyonunun kurulmasını buradan talep ediyor ve bir daha böyle vahim kazaların da gerçekleşmemesini diliyor, tekrar, ölenlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına ve Türk milletine de başsağlığı diliyorum.”