Şehidi ve gazisiyle bedel ödeyen halk demokrasiyi koruyup kollama sorumluluğunu da üstlendi

Aslında… Demokrasi tanımını siyasi görüş doğrultusunda yorumlayıp kabullenen bir toplumsal yanımız var. O nedenle herkesin demokrasi anlayışı kendine göre farklılık içeriyor.
Bununla birlikte…
O farklı tanımlamalar içinde bir ortak nokta karşımıza çıkıyor. 15 Temmuz’a kadar genellikle demokrasi kültürümüz olmadığı noktasında birleşirdik.
Dahası…
Toplum olarak demokrasi için bedel ödemediğimiz hayıflanmasından yola çıkıp Fransız devrimi gibi tarihte iz bırakan olaylara öykünürdük.
Bugünse…
Hangi konuşmada demokrasi kelimesi geçse hemen göğsümüz kabarıyor. Çünkü, artık bizim de başarılı bir demokrasi sınavımız var. Bunu da 15 Temmuz’a borçluyuz.
Gerçi…
15 Temmuz gecesi Türkiye çok büyük bir badire atlattı, uçurumun kenarından döndü, ama şu da bir gerçek ki demokrasi kültürü eksikliğinden yakınmalarımızı ortadan kaldırdı.
O gece…
Sokağa çıkıp meydanları dolduran, tankların önüne yatıp F16’lara ve helikopterlere göğsünü siper eden halk dünyada darbeyi önleyip demokrasiyi koruyan ilk ve tek halk özelliğini kazandı.
En önemlisi…
15 Temmuz gecesi demokrasi şehitleri veren, demokrasi gazileri çıkaran bir millet var artık.
Nitekim…
Hem o geceyi unutmamak, hem demokrasi şehitlerinin anılarını yaşatmak için her kentte artık Demokrasi Meydanları var.
O bakımdan…
2 ay öncesine kadar hayıflandığımız ve başkalarına öykündüğümüz demokrasi sınavı konusunda Türk milleti olarak herkese açık üstünlük sağladık.
Evet…
Türkiye için 15 Temmuz bir kırılma noktası oldu, ama bununla birlikte toplumsal reaksiyon açısından da çok önemli bir kırılma noktası ortaya çıktı.
O da şu:
Bir Ortaşark toplumu olarak biraz da inançlarımızın etkisiyle tevekkülcü yanımız hem bireysel, hem toplumsal olaylarda daha çok öne çıkıyor.
Başımıza geleni kabullenme alışkanlığımız olduğu bir gerçek.
Bununla birlikte, bize dokunmayan kimselere bakışımızda ve değerlendirme algımızda da farklılık var. Hatta, başımız sıkıştığında birilerinin bizim için bir şeyler yapıvermesi daha öncelikli tercihimiz oluyor.
O boşluğu…
Toplumsal eğilimden kaynaklanan yıllarca kendine sorumluluk tayin eden kurumlar doldurdular. Bu kurumlar arasında asker öne çıkıyor.
İşte…
15 Temmuz gecesi sokağa çıkıp tank namlularını çıplak elle tutan halk, bu kez demokrasiyi koruyup kollama görevini kimseye bırakmadan bizzat üstlendi ve bundan sonrasına ilişkin kuvvetli mesaj verdi.
Yani…
Ülke olarak uçurumun kenarından dönerken, halkın kendi hakkını kendi koruyup kullanma yetkisi ortaya çıkardı.
Kısacası…
Sokakta demokrasi destanı yazan bir halk var artık.
Galiba…
Demokrasiye sahip çıkılması aşamasındaki en kritik nokta da bu oldu. Artık kimse halk adına yetkili değil. Halk gerektiğinde neler yapabileceğini dünyaya gösterdi.
Varsın Batı kültüründekiler gibi bir demokrasi bedeli öykülerimiz olmasın, ama kimsenin başaramayacağı bir destana imza atan halkın 15 Temmuz direnişi başlı başına demokrasi devrimi anlamı taşıyor.
Umarımız, halk bir daha demokrasiyi koruma gereği hissetmez ve 15 Temmuz’un değerini de kimse unutmaz.