Darbelere teslim olup alkışlayan Türkiye yok, direnen ve sokağa çıkıp engelleyen halk var: Demokrasimizin kendine güveni geldi

Geriye doğru baktığımızda… Türkiye Cumhuriyeti’nin 93 yıllık yolculuğunda zaman zaman askeri müdahaleler ile karşılaştığını görüyoruz.
Çünkü…
Kurtuluş Savaşı’ndan çıkmış bir milletin Meclis’inde cumhuriyet ilan edilmiş olsa da, karar alma sürecinde askerlerin etkinliği ve sorumluluk anlayışı var.
Yani…
Öncelikli görevi vatan savunması olan asker, cumhuriyetin kurucu iradesinde taraf oluşturduğu için cumhuriyeti korumayı da kendine görev kabul etti ve bunu yakın geçmişte değiştirilen iç tüzüğüne de sorumluluk olarak yazdı.
Bu kapsamda…
Türkiye 1960 ve 1980’de iki askeri darbe yaşadı. Askerin yönetime el koymasıyla iktidarlar değişti.
Yanı sıra askerin verdiği muhtıralar var.
Örneğin…
12 Mart 1971’de, 28 Şubat 1997’de muhtıra yoluyla iktidarın değişti. 27 Nisan 2007’deyse asker bu kez iletişim çağı özelliklerine uyarak gece yarısı internetten e-muhtıra yayınladı.
Bununla birlikte…
1957 ve 1958 yıllarında 9 subayın tutuklanmasıyla sonuçlanan bir grup subayın hükümeti devirme hazırlığı ile 22 Şubat 1962 ve 20 Mayıs 1963’te iki askeri ayaklanma yaşandı. 20 Mayıs 1969’da emir-komuta zinciri içinde olsa bile başarıya ulaşmayan bir darbe girişimi var.
Ayrıca…
Darbe planı ya da hazırlığı olarak son dönem Poyrazköy, Sarıkız, Ayışığı, Yakamoz, Eldiven, Balyoz gibi darbe davaları açıldı, Ergenekon Davası süreci yaşandı.
Bütün bunları yazma nedenimiz şu:
Son dönemdeki e-muhtıra dışında darbe ve muhtıralar hiç direnç görmediği gibi, halkın desteğini aldı.
Örneğin…
12 Eylül 1980 darbesini asker olarak bizzat yaşadık. Tunceli’ye bağlı Hozat Jandarma Eğitim Tabur Komutanlığı’nda o gece yaşananları çok iyi anımsıyoruz.
Yine…
Türkçe konuşulmadığı ve askere sıcak bakılmadığı bilindiği için çarşı izni bile verilmeyen Hozat askerler tarafından kontrol altına alınırken hiç karşı çıkılmadığı gibi, aksine halktan destek geldiğini de bizzat gördük.
Ne var ki…
15 Temmuz 2016 gecesi Türkiye bambaşka bir demokrasi deneyimi yaşadı. 27 Nisan 2008 e-muhtırası sırasında Başbakan olarak tepki gösteren Recep Tayyip Erdoğan,  bu kez Cumhurbaşkanı olarak darbeye karşı halkı sokağa çıkmaya davet etti. Darbeye karı çıkan siyasi lider olarak demokrasiye sahip çıkılması için çağrı yaptı.
İşte bu ilk kez oluyor.
Geçmişte yaşananlara baktığımızda, darbeyi kabullenen siyasetçi ve toplum karşımıza çıkarken, bu kez darbeye direnen siyasetçi ve toplum gördük.
Daha açık söylemek gerekirse, tevekkülcü anlayışa sahip Türk milleti ilk kez darbeye karşı gelip demokrasiye sahip çıkma eylemi yaptı.
Kaldı ki…
Yıllarca ileri demokrasileri anlatırken, “halkın bedel ödediği” yorumları yapıyorduk. O gece Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çağrısıyla sokağa çıkıp meydanları dolduran ve meydanda demokrasi nöbeti tutan halk destan yazarken demokrasinin bedelini de ödedi.
En önemlisi…
15 Temmuz darbe girişimi, dünyada halkın önlediği ilk darbe oldu.
İşin çarpıcı yanı da şu:
Başlangıçta amatörce ve tiyatro gibi kabul edilen darbe girişimi hazırlığının aslında ne kadar kapsamlı ve nasıl acımasız olduğunu anladık.
Pensilvanya’da yaşamını sürdüren Fethullah Gülen’in askeri okullara öğrenci yerleştirerek yıllar önce giriştiği Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ve devlete egemen olma planının yıllar içinde kusursuz bir işleyişle hiç kimsenin düşünemeyeceği boyuta ulaştığını o gece gördük.
Halkına ateş açan askerler, kurşun yağdıran helikopterler o geceyi cehenneme çevirdi. Tanklar insanların üstüne sürüldü. Meclis ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesi başta olmak üzere kamu binaları vatanı korusunlar diye teslim edilen kişiler tarafından savaşta bile görülmeyen acımasızlıkla bombalandı.
Aslında…
Sonradan ortaya çıkan görüntülerle büyüklüğü anlaşılan bu olaylar bir darbe girişiminin ötesinde, dünyanın en büyük üniformalı terör saldırısı ile karşı karşıya kaldığımızı gösteriyor.
Anlaşılan o ki…
Her şeyi planlamalarına karşın siyasetçinin direneceğini ve halkın da sokağa çıkacağını düşünememişler. Tankların üstüne çıkıp önüne yatan, basılan yerlere koşup temizleyen halkın o geceki demokrasiye sahip çıkma arzusu dünyaya örnek olacak özellikte.
O sayede…
Halk demokrasiye sahip çıkıp koruma alışkanlığı edindi.
Artık daha umutluyuz. Tüm yaşananları da ileri demokrasi için fırsat kabul ediyoruz. Siyasi partilerin yan yana gelebilmelerini önemsiyoruz.
Biliyoruz ki…
Demokrasi varsa siyasi partilerin hepsi var. Demokrasi ortadan kaldırıldığında, zaten partiler de kalmıyor.